‘Neredeyse’ anlamına gelen ‘circa’ ve ‘gün’ anlamına gelen ‘diem’ sözcüklerinin sentezi olan sirkadiyen sözcüğü ‘neredeyse bir gün’ anlamına geliyor. Sirkadiyen ritim, gündüzleri vücuttaki tüm sistemlerin etkin olarak çalışması, gece ise hiç çalışmadan dinlenme modunda olması demek. Tıpkı araştırmaların öznesi sinekler ve dünya üzerinde yaşayan tüm canlı organizmalar gibi, insanlarda da sirkadiyen ritim uyku ve cingözlük zamanlarındaki günlük rutinimizi tanımlayan neredeyse tek mekanizma. Başka Bir Deyişle sirkadiyen ritim gerçeğinde, tüm canlılarda gözlemlenen 24 saatlik bir ‘beden saati’nden oluşuyor. Gün ışığıyla doğrudan iletişimli olan sirkadiyen ritim, karanlık ve aydınlık gibi etrafsal etmenlerden aşırısıyla etkilenebiliyor. İnsan beyni, etrafsal uyaranlardan aldığı sinyallerle bedendeki hormonların salınımını artırıyor ya da eksiltiyor. Bedende etrafsal metamorfozlara bağlı yaşanan hormonal farklılıklarsa beden sıcaklığını ayarlayarak metabolizmanın kurnaz ya da uyku moduna uygun hareket etmesine ve regülasyonunun sağlanmasına imkân veriyor.
Uyku problemleri, eksik ve balanssız beslenme, suni ışık kaynağı olan elektronik ekranların önünde uzun zaman geçirmek gibi pek çok etrafsal etken, sirkadiyen ritmin bozulmasına ve dolayısıyla beden işlevlerinin uygun biçimde yerine getirilememesine neden olabiliyor. Bu sebeple sirkadiyen ritme uygun, sıhhatli alışkanlıkların edinilmesi ve yaşam stilinin sirkadiyen ritme uygun biçimde tertip edilmesi, vücudunuzun natürel ritmini gözetebilmesi için oldukça ehemmiyetli.
Hava kararmadan çalışmaya başlayamamanızın, sabahın erken saatlerinde üretken oluşunuzun ya da akşam 6’da yemeyi vazgeçtikten sonra kendinizi daha iyi sezişinizin seçimlerinizle değil evrimsel gelişiminizle ilgili olduğunu öğreniyor muydunuz? Evet, sirkadiyen ritim, başka bir deyişle insanın biyolojik saatinden bahsediyoruz! Sirkadiyen ritim, başka bir deyişle biyolojik saat, Jeffrey Hall, Michael Rosbash ve Micahel Young adlı üç bilim insanının 2017 senesinde Nobel Tıp Mükâfatı’nü kazanmalarına neden olan, uzun süreli bir araştırmanın neticesinde keşfedildi. 1980’li senelerde sirke sineklerinin 24 saatlik biyolojik döngülerini tahlile başlayan bilim insanları, bazı genlerin biyolojik hareketliliği etkilediğini ve bu genlerin metabolizmik faaliyetleri bedenin çalışma programıyla ilgili beslenme ya da geçime gibi bazı tutumları açıkladığını ortaya çıkardı. Sineklerde tespit edilen ve gece-gündüz döngüsünü sağlayan bu gen hasar gördüğünde, hayvanların biyolojik saatlerinin saptığı gözlemlendi.