“Türk ve Yunanlı çocuklar yeni bir Akdeniz birliğinde birbirine gülümseyebilmeli”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina’ya 6 yıl sonra gerçekleşen ziyaretini pahalandıran siyaset bilimci Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “İki ülke başkanının de ‘çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok’ açıklaması gelecek için ümit veren bir gelişme olabilir.” dedi. Yunanistan ve Türkiye ortasında iki derin oluşumun var olduğunu kaydeden Prof. Dr. Arslan, “Birincisi derin ulusal düşmanlık, başkası de hâlâ çok güçlü olan ortak derin kültürdür.” diye söz etti.
Prof. Dr. Havva Kök Arslan: “Dünya tarihinde Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının iki sefer gerçekleştirdiği birlikteliği fakat Türkiye ve Yunanistan birlikte üçüncü kere gerçekleştirebilirler. Türk ve Yunanlı çocuklar artık yeni bir Akdeniz birliğinde birbirine gülümseyebilmelidirler.”
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Milletlerarası İlgiler (İngilizce) Kısım Lideri Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina’ya 6 yıl sonra gerçekleşen ziyaretini kıymetlendirdi.
‘Çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok’ açıklaması gelecek için ümit veriyor
2017 yılından sonra birinci sefer Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Yunanistan’ı resmi olarak ziyaret ettiğini lisana getiren Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Zaman vakit Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki meseleler nedeniyle gerilen ve alanda askeri meydan okumalara neden olan iki ülke bağlantıları bir kazan-kazan durumuna evrilebilir mi? İki ülke başkanının de ‘çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok’ açıklaması gelecek için ümit veren bir gelişme olabilir.” dedi.
Ekonomik amaçlar en hafif bir siyasi yahut askeri krizle yerle bir olmaya mahkûm
Aslında aklı başında her Türk ve Yunanlı siyasetçinin çok yeterli bildiğini, iki ülke ortasında barış olursa, bu barışın ekonomik iş birliğini getireceğini ve bunun da iki ülkenin de refahını hissedilir seviyede artıracağını söz eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, şöyle devam etti:
“Öyleyse bunu engelleyen nedir? Ekonomik iş birliği kurulları iki ülkenin ticaret hacmini beş milyardan on milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Lakin bu tıp yüzeysel maksatlar en hafif bir siyasi yahut askeri krizle yerle bir olmaya mahkûmdur.
Türk ve Yunan halkları rastgele iki komşu değil…
Türkiye ve Yunanistan rastgele bir komşu devlet olmadığı üzere Türk ve Yunan halkları da rastgele iki komşu değiller. İki halk da iki büyük imparatorluğun Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının bakiyesi olan halklar. Yunanlı Profesör Dimitris Kitsikis’in yapıtlarında çok güzel belirttiği üzere bizim için 1821 Mora İsyanı ya da Yunanlılar için Yunan Bağımsızlık Savaşı bölgede Doğu Roma’dan beri devam eden ve halkların birlikte yaşamasına dayanan merkezi imparatorluğun çözülme sürecinin ve Batı emperyalizminin bölgeyi ele geçirmesinin de başlangıcı olmuştur.”
Atatürk ve Venizelos büyük bir dostluk başlatmışlardı
Kurulduğu günden beri Yunanistan’ın, Batı’nın kurduğu ve daima Batı’nın denetim ettiği bir ulusal devlet olageldiğine işaret eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Osmanlı ailesinin hoş kızı Helen uzak ülkelerin delikanlılarının kışkırtması ile baba meskenini terk ederek eloğluna kaçmıştır. 1821’de başlayan bu ayrılık hareketi 1923’e kadar herkesin bildiği türlü savaşlarla sürüp gitti. Atatürk ve Venizelos ayrılığın mimari olan Batı emperyalizminin oyununu görmüş ve büyük bir dostluk başlatmışlardı. Şayet bu barış devam etseydi tahminen de bir çeşit konfederasyona kadar gidebilecekti. Ama her iki ülkenin NATO’ya katılmasıyla başlayan komplolar Kıbrıs’ta iki halkı tekrar karşı karşıya getirip tekrar kan akıtmayı başardı.” diye anlattı.
Yunanistan ve Türkiye ortasında iki derin oluşum var
Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Yunanistan ve Türkiye ortasında iki derin oluşum var olduğunu kaydederek, şunları lisana getirdi:
“Birincisi derin ulusal düşmanlık, başkası de hâlâ çok güçlü olan ortak derin kültürdür. İsyanlar ve savaşlarla 1821’de başlayan derin ulusal düşmanlık, dini fanatizm, ırkçı faşist akımlar ve çok milliyetçilik ile ebediyen beslenmiştir. Ne yazık ki bu düşmanlık Yunanlılarda bizden daha derindir. Bunun nedeni de Yunan ulusal eğitim sisteminin 200 yıldır jenerasyonlara Türk düşmanlığını sistematik olarak yerleştirmesidir. Türkiye’de de ulusal çaba ve Kıbrıs olaylarının akabinde Yunan düşmanlığı bir devlet siyaseti olmasa da milliyetçi odakların elinde devamlı pişirilmiştir.
İki ülke ortasında gerçek bir barışın tesis edilebilmesi için ‘derin ulusal düşmanlığın’ en aza indirilmesi ve mümkünse yok edilmesi ve ‘derin ortak kültürün’ de tekrar ihya edilmesi gerekir. Bunun için şayet iki ülke de siyasi irade gösterebilirse ortak ulusal siyasetler ile bir kuşak içinde yani kabaca 25 yılda birbirine kuşkuyla bakan değil gönül bağıyla bağlı iki komşu halk oluşturmak mümkündür. Yapılması gereken her iki ülkenin de karşılıklı olarak ders ve tarih kitaplarından düşmanlık içeren kesimleri çıkarması ve savaşları ortak bir tarih kurulunun tekrar yazmasıdır. İki anavatan ortasında gerçek ve daimî bir barış kurulursa Kıbrıs sorun olmaktan çıkacaktır…”
Yunan halkının neredeyse yarısının Anadolu kökenli
Bugün Yunan halkının neredeyse yarısının Anadolu kökenli olduğunu lisana getiren Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Bunların da bir kısmı mübadele ile Anadolu’dan göçerilmiş olan öz be öz Ortodoks Türklerdir. Gerçek bir biyolojik akrabalığı da içermektedir. Aslında bu iki büyük halk Akdeniz’in etrafını binlerce yıl yönetmiş iki büyük imparatorluğun kurucu ve yönetici halklarıdır. Bu yüzden Türk ve Yunanlı birebir yemeği pişirir, birebir müzikle ağlar ve birebir müzikle coşar, düğününde cenazesinde dini farklılığa karşın benzeri gelenekleri sürdürür. Biz antik Yunan makamları ile besteler yaparken onlar da Orta Asya Bozuk sazını buziki diyerek çalarlar.” diye konuştu.
İkinci dünya savaşında aç bırakılan Yunan halkını Türkiye besin yardımı ile destekledi
Prof. Dr. Havva Kök Arslan, iki ülke ortasında güçlü ortak derin kültürün felaket vakitlerinde çabucak kendini aşikâr ettiğini de kaydederek, şöyle devam etti:
“İkinci dünya savaşında aç bırakılan Yunan halkını Türkiye ekmeğin karneyle satıldığı vakitlerde besin yardımı ile desteklemiştir. Felaket anlarında maddi yardımlar elbette en uzak ülkeler tarafından dahi yapılır lakin duygusal olarak acıları yürekten paylaşmak fakat ortak derin bir kültüre sahip ülkeler ortasında mümkündür. Son yaşadığımız zelzele felaketinde de dünyanın birçok ülkesinden yardımlar aldık. Milletimizin bir modülü olan Azerbaycan’ı dışarıda tutarsak felaket akşamı Yunan Devlet Televizyonu ERT’nin ana haber jenerasyonunda sarsıntı imajlarını çok manalı bir Türkçe türkü ile ‘Ben seni sevdiğimi de dünyalara değişmem’ diyerek vermesi toplum psikolojisinde ortak derin kültürün tezahüründen öteki bir şey değildi. Her ülke yardım gönderebilirdi fakat her ülke devlet televizyonunda Türkçe türkü çalmaz, çalsa da dinleyemez dinlese de tıpkı ezgiyi yüreğinde hissedemezdi.”
Ortak derin kültürün yine ihyası
Prof. Dr. Havva Kök Arslan, iki ülkenin ortak derin kültürünün yeniden ihyasına ait de şunları söyledi:
“Eğer global emperyalizmin oyunları bozulur ve Yunanistan bağımsız bir dış siyaset izleyebilir bunun sonucunda iki ülke Ege ve Akdeniz’deki güç kaynaklarını ortaklaşa kardeşçe paylaşabilirlerse ve bu da ortak derin kültürün yine ihyası ile bir ortada giderse çok uzak olmayan bir gelecekte hoş Helen tekrar baba meskenine dönüp Truva’nın kızı olacaktır. Gerçek ENOSİS ne bölgenin Türkleşmesi ne de Yunanlılaşması ile değil, iki halkın kendi mevcut ulusal sonları içinde tahminen ileride öteki Doğu Akdeniz halklarını da içine alarak AB gibisi bir oluşumla mümkün olabilecektir. Dünya tarihinde Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının iki defa gerçekleştirdiği bu birlikteliği lakin Türkiye ve Yunanistan birlikte üçüncü kere gerçekleştirebilirler.
Türk ve Yunanlı çocuklar artık yeni bir Akdeniz birliğinde birbirine gülümseyebilmelidirler.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
