Toksik pozitiflik, özellikle mutlu olmanın lüzumluluk ve son yaşam emeli olarak görüldüğü bir çağda başa çıkılması son derece güç bir akılsal kalıp olsa da; toksik pozitiflikle baş faktörün ve anlayışınızı dönüştürerek daha hakikatçi ve tatmin edici bir yaşam sürdürmeniz olası. Nasıl mı?
1. Tümcelerinizi dönüştürün
Zaman zaman farkında olmasak da hepimiz bazen kendimizi, bazen de etrafımızdaki değişik insanları “Her şey iyi olacak.”, “Daha çok tebessümmelisin.”, “Hiç kaygılanma.”, “Daha makûsu da olabilirdi.”, “Bu kadar negatif bakma.”, “İyi tarafından görmeye çalış.”, “Her şeyin bir sebebi var.”, “Mutlu şeyler düşün!” gibi iyi gayeyle kurulmuş tümcelerle avuntu etmeye çalışıyoruz. Peki bu anlarda karşı tarafın gereksinim dinlediği şey gerçekten olumsuz duygularını ve duygusal tecrübesini bir kenara itip yalnızca pozitif olanlara daha fazla alan açmak mı?
Pozitif olmaya ve iyimser kalmaya müteveccih tüm bu tümceler, mutluluğun ve iyimserliğin fazla genellenmesi, mutsuzluğa neden olabilecek her duygudan sakınılması ve bu yolla şahsın duygusal tecrübesinin görmezden gelinmesi, küçümsenmesi, inkarı ve geçersizliğine; en sonunda da şahsın kendisi olamamasına neden oluyorsa toksik pozitiflik haline kazanç. Toksik pozitiflik, yaşamda karşılaşılan negatif tecrübeleri ve zorlayıcı duyguları görmezden geldiğimizde tesirlerinin de eksileceğine ve daha mutlu olunacağına müteveccih, hakikatçi olmayan bir inanç etrafında şekillenir. Ancak hadiseler karşısında sarihe çıkan duygular çoğu zaman hakimiyet edilemediği için, karşımızdaki şahsı bu stil tümcelerle mutlu etme ve mutsuzluktan uzaklaştırma gayretimiz onun duygularının yok sayılmasına, tecrübelediği negatif duygular için utanç dinlemesine, asıl hislerini yansıtmaktan sakınmasına, duygularını bastırmasına, sizinle kurduğu ilişkide kendisi gibi davranamamasına, benliğiyle yabancılaşmasına ve en nihayetinde sosyal yalıtıma neden olabilir.
Bu tip altı doldurulmamış tümcelerin yerine “Sana nasıl dayanak edebilirim?”, “Her şey yolunda mı?”, “Bu gidişatı senin için daha az stresli hale getirmek için ne yapabilirim?”, “Yaşadığın şey çok güç; senin için bir şey yapabilir miyim?”, “Azıcık konuşmak ister misin?” gibi, hiçbir duyguyu dışarıda vazgeçmeyen, bedelsizleştirmeyen ve çok daha içerici olan tümceler kurabilir, şartsız yardımınızı gösterebilirsiniz.
2. Konuştuğunuz kadar dinlemeyi de bilin
En son ne zaman birinin meselelerini gerçekten dinlediğinizi ve onu kavradığınızı sezdirdiğinizi anımsıyor musunuz? Hepimiz mutlu olabildiğimizi, bundan sonra da mutlu olabileceğimizi ve mutluluğun bazen her an yanımızda olan bazen de pek uğramayan bir duygu olduğunu öğreniyoruz. Bu sebeple bazı anlarda, neden olduğunu dahi kavramadan mutsuz sezmek son derece basmakalıp bir gidişat. Bu gidişatın şuurunda olarak karşımızdaki şahsın hislerine kulak vermek, mutlu olabilirsin avuntusu yerine neden mutsuz sezdiğini onun perspektifinden anlamlandırmaya çalışmak toksik pozitif bakış açısını törpülemenize takviyeci olabilir.
Karşı tarafın söylediklerine konsantre olmaya çalışın ve kendi fikirlerinizi paylaşmaktansa yansıtma, sual sorma, geri bildirim gibi irtibat usulleriyle kendisini daha iyi ifade etmesine alan açın. Suçlamayın, tenkit etmeyin, kendi yaşamınızdan misaller vermeyin. Bir defa olsun ‘Niçin makûs seziyorsun kavramıyorum, insanların ne tasaları var!’ demek yerine yalnızca durun ve dinleyin. Bakış açınızla beraber pozitifliğe olan yaklaşımınızın da zamanla değiştiğini ve empati yeteneklerinizi geliştirdiğinizi göreceksiniz.
3. Empati kurmayı ve şefkat dinlemeyi bilin
Empati, bir başkasının duygularını kavrayarak paylaşma marifeti ve kendinizi onun yerine koyabilme maharetidir. Yalnızca “Bunun senin için gerçekten güç olabileceğini kavrıyorum.” ya da “Bunu yaşadığın için çok trajiğim.” gibi kolay bir empati tümcesi dahi, hakimiyetsizce söylenmiş, hiçbir emele hizmet etmeyen iyimser bir tümceden çok daha tesirli olabilir.
Aynı şey şefkat için de geçerlidir. Şefkat de tıpkı empati gibi, bir başkasının acısını paylaşıp onunla beraber o acıyı göğüsleyebilmektir. Acıma, bir başkasının acısını fark etmeyi, bir başkasıyla beraber aynı ya da eş olan negatif duyguyu sezmeyi gerektiren, insanın acıya verdiği tepkinin doğuştan gelen bir parçasıdır ve hem kendimize hem de etrafımızdaki değişik insanlara toksik pozitiflikten çok daha fazla fayda sağlar.
4. Mutluluk değil anlam arayışında olun
Günümüzde insanların mutluluğa çok fazla odaklanmış olduğu, hatta haz peşinde koştuğu bir asıl. Ancak yapılan araştırmalar, mutluluğun peşinden ne kadar koşarsak erişmenin de o kadar güçleştiğini gösteriyor. Hepimizin yaşamdaki son isteği mutlu bir yaşam sürdürebilmek ancak ya bunu muvaffak olamazsak? Daha da makûssu, ya yaşamımızın bir noktasında son mutluluğa erişirsek?
Mutluluk geçici bir duygudur ve temel olan mutluluğu değil, yaşamın anlamını bulmayı hedef olarak tanımlamaktır. ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabının yazarı ve varoluşçu psikolojinin liderlerinden Victor Frankl’ın da dediği gibi, mutlu ve huzurlu bir yaşam, yaşamını kendileri için anlamlı bir emel güzergahında yaşayanlar için zati kendiliğinden var olacaktır. Bu surattan aralıksız pozitif duyguların peşinden gitmek, iyi sezmeye çalışmak ve yaşamdan haz almaya çalışmak yerine, yaşamınızı sizin için anlamlı olan bir emele bağlayarak mutluluğu elde edebilmeniz olası.
“Yaşamımda nelerden mutlu değilim?” yerine “Yaşamımda anlamlı olan ne var?” sualini mesele. “Bu gidişat beni neden mutlu etmiyor?” yerine “Bu gidişatın benim için anlamı ne?” sualine yanıt bulmaya çalışın. Bunaldığınızda komedi filmi izlemek yerine daha üretken olabileceğiniz bir hobiyle uğraşın. Suratlarca takipçiden binlerce ‘like’ almak yerine, anlamlı ilişkiler kurmaya çalışın. Anlam arayışı, sizi pozitif duygularınıza ve hazza çok fazla takılı kalmaktan kurtararak, tutku dinlediğiniz ‘asıl’ şeylerin peşinden ne pahasına olursa olsun gitmenizi ve çok daha tatmin olduğunuz bir yaşam sürdürmenizi sağlayacaktır.
5. Asıl ve dürüst olanın peşinden koşun
‘Kapım yalnızca pozitif duygulara sarih, olumsuz tüm düşünceler ve duygular benden uzak olsun.’ bakış açısını ‘Dürüst ve asıl olan her şeye kapılarım sonuna kadar sarih.’ anlayışıyla değiştirin. Tatmin edici bir yaşam en nihayetinde pozitif ya da olumsuz, pozitif ya da negatif, mutlu ya da mutsuz olmak değil ‘kendin olabilmekle’, asıl ve özgün olabilmekle alakalıdır. Sahip olduğumuz her duygu, her düşünce, her tutum yaşamın bir noktasında yaşamda kalmamıza dayanak ettiği için repertuvarımızdadır ve hiçbir duygu ya da düşünce, pozitif de olsa negatif de olsa bir değişiğinden daha bedelsiz değildir.