Affedici olmak, birini bağışlamak, şahsi şifa vermesinin yanı gizeme karşımızdaki bireyle aramızdaki bağı kuvvetlendirme potansiyeline de sahip; ancak ‘reel’ olduğunda, başka bir deyişle doğru zaman geldiğinde. Birini ya da size yapılanları, yaşadıklarınızı gerçekten bağışlamaya hazır değilseniz; gereksiniminiz olan zamanı ve alanı kendinize tanımadıysanız cemiyet baskısı ya da çatışmadan sakınmak gibi muhtelif nedenlerden dolayı çabucak bağışladıysanız, bu bağışlamanın yarardan çok hasarı var. Zira, uzun vadede bu bağışlayışınız sizi hırpalayabilir. Rastgele bir nedenden dolayı hazır olmamanıza karşın bağışlayıcı rol üstlenmeniz, ‘toxic forgiveness’ı başka bir deyişle zehirli affediciliği doğurabilir.
Kip Therapy’nin mesulü psikoterapist Peter Schmitt’e göre toksik affediciliğin temel sebebi cemiyetlerin bağışlama mevzusunda uyguladığı ahlaki baskı. Bağışlamanın büyüklük olduğu, bağışlayanın en manalı olanı yaptığı gibi düşünceler her ne kadar doğru olsa da hazır olmadan bağışlama meyline yol açabiliyor ve bağışlayan şahıs için içinden çıkılması daha güç bir vaziyet alana gelebiliyor. Bu sebeple Schmitt’e göre bağışlamak, her zaman yapılması gereken en usluca şey değil.
Her ne kadar bizlere rastgele bir ihtilafın üstesinden gelmenin en iyi yolunun bağışlamak olduğu öğretilmiş olsa da ‘hadi, öpüşün barışın’lar her zaman ilişkilerdeki meseleleri çözmüyor; böyle teze getirildiğinde meseleler halının altına iteleniyor. “Bağışlamak, verilen hasarı kavramayı, kabul etmeyi ve sizi inciten bireyle olan ilişkinizi sürdürmek için etkin bir tercih yapmayı gerektirir.” diyor Schmitt ama teze getirildiğinde reel bağışlamanın tüm düzeyleri çiğnenmiş olduğu için affetme eylemi bereketsiz bir hal alıyor; başka bir deyişle ‘toksik’ affedicilik ortaya çıkıyor.
New York Times’ın en çok satan ve Relationship & Boundaries Skilled kitabının yazarı ünlü terapist Nedra Glover Tawwab da tıpkı Peter Schmitt gibi toksik affedici olduğumuzda kendimize ne kadar hasar verebileceğimizi dikkat topluyor. “Zeka sıhhatimiz ve uysallığımız için çoğumuz başkalarını bağışlamaya çalışırız, ancak kimilerimiz yalnızca bağışlamış gibi davranır, hakikatinde bağışlamaz. Toksik pozitiflik gibi toksik bağışlama da bereketten çok hasar getirebilecek bir kavramdır.” diyen Tawwab, toksik affediciliğin de en az uzun süreli kin beslemek kadar sıhhatimizi tehdit edebileceğini söylüyor. Ünlü terapiste göre toksik bağışlama, hiç bağışlamamaktan daha makûs. Zira, insanların kendi hayatları, ilişkileri ve bütüncül sıhhatleri mevzubahisi olduğunda çabukçu kararlar almaması gerekiyor. Ehemmiyetli olan lüzum dinlenen zaman ve alana sahip olmak ve güven inşa etmek için çabalamak. Aksi halde hem fertler hem de ilişkiler hasar göre öğrenir.
Bir vaziyeti, vakayı, lafı ya da karşımızdaki bireyi kırgın olduğumuz mevzu üzerine yeterince düşünmeden ‘güya’ bağışladığımızda hakikatinde olan biteni unutmaya çalışıyoruz ancak unutamıyor, bunun yerine bastırıyoruz. Başka Bir Deyişle, reel duygularımızı derinlere bir yerlere gömüyoruz. Ama ne var ki o bastırdığımız duygular er ya da geç ortaya çıkar; tıpkı tüm asıllar gibi… Bu sebeple toksik affetme, sıhhatsiz bir yaklaşımdır. Hasar görmemiş, kırılmamış, gücenmemiş gibi davrandığımızda vakayı unutmaya, geçiştirmeye çalışırız. Ancak, barış etrafını, huzuru gözetmek veya başkalarını memnun etmek için bağışlamak -miş gibi yapmak– sonradan kendimizi daha makûs sezmemize neden olabiliyor.
Bir Hayli psikoloji uzmanına göre, acıyı şuurlu bir biçimde ele almamak, onu değerlendirmek, işlemek yerine bastırmak gelecekte yine ortaya çıkma tehlikesini artırır; üstelik daha da şiddetli bir biçimde… Vakaları seri atlatmaya çalıştığımızda ve sezdiğimiz negatif duyguların yasını yeterince yakalamadığımızda ani hiddet patlamaları, ağlama krizleri, pasif-dargın olasılığımız da çoğalır. Şöyle düşünün; partnerinize bir mevzuda kırıldınız ve bu mevzu üzerine kendinize yeterince zaman tanımadan vaka sihrimesin ya da o da üzülmesin diye bağışladığınızı söylediniz. Azıcık zaman geçtikten sonra partneriniz sizi yine kırdığında vereceğiniz tepki hakikatinde bastırdığınız ilk tepkinizi de kapsamıyor mu? Halının altına süpürülen laflar, duygular, gücenmeler, tepkiler daha sonra kocaman bir koli halinde karşınızda belirebiliyor. Peki, ne yapmalı? Bağışlamak için optimum bir zaman var mı? diye düşünüyor olabilirsiniz. Elbette ki her insanın duygularını harekâta süresi ve ilişkilerinin zindeyi değişiktir bu sebeple optimum bir bağışlama müddetinden bahsetmek pek muhtemel değil. Ancak, toksik bağışlama tuzağının içerisine düşmeden ‘gerçekten bağışlamak’ için yapılabilecek bir şeyler var.